durup durup mantıklı açıklamalar bulmaya çalışıyorum. akıl yürütmeyle, nedenler bulmakla, sonuçları tahmin etmekle ya da planlar yapmakla hissetmeyi durduramayacağımızı bildiğim halde kendime hakim olamıyorum. sanki tüm sorunlar bir mantık yapbozunun parçaları halinde olursa ve ben parçaları başarılı bir şekilde birleştirip, birleştirdiğim parçaları en sağlam yapıştırıcıyla yapıştırıp bir de bu yapbozu afili bir çerçeveye koyarsam sonra da karşısına geçip günlerce bu yapboza bakarsam her şey geçecekmiş gibi geliyor. sanki tüm cevapları bulacağım ve asla unutmayacağım. kötü de hissetmeyeceğim çünkü her şey kontrolüm altında olacak. oturup tüm parçaları birleştirmişim dağılmasınlar diye, yapıştırmışım bir de, çerçeveletmişim. sapasağlam duracak tabii. ne kadar da kolay olacak dağılmamak. kendimi kandırmak kadar kolay olacak mı acaba?
hissettiğim her şeyden ölürcesine korkuyorum. ona da söyledim, hissetmek beni öldürüyor dedim. çünkü ben daha önce kimseyi bu kadar sevmedim. kendimi bile sevmedim ki nasıl bileyim sevmek nasılmış. sevmeyi öğrendiğim zaman hissettiklerimden korkmam da garip değil, insanım neticede; yeni şeylerle karşılaştığımda hissettiğim ilk şeyin korku olması doğam gereği. hayatta kalmaya çalışıyoruz hepimiz. ama korkuyorum dedim. sevmekten. çok sevmek güzel bir şey olmalıydı, güzeldi elbette ama çok sevmek demek kaybersen daha çok dağılmak demek, giderse on kat daha çok özleyeceksin demek. bilim insanı olmaya çalışıyorum ya küçük hesaplarım hep bundan. her şeyi sayılara, oranlara indirgersem korkum geçecek zannediyorum. geçmiyor ama denediğim için beni suçlayamazsınız. hayatta kalmaya çalışıyoruz hepimiz neticede. tüm çabam bundan. bir bütün olarak kalmak istediğimden yapıyorum ne yapıyorsam. yoksa kendimi bıraksam mesela, bir kolumu keser ona veririm yanında götürsün diye. ya da iyice küçülür cebinde yaşamaya başlarım. belki de annesi oyuncak almadığı için kendini yerlere atan çocuklar gibi kendimi yerlere atar ağlarım gitmesin diye. bunların hepsini yapabilirim ama ben dağılmamaya çalışıyorum. sımsıkı duruyorum. zihnimde hep sımsıkı yapışmış yapboz parçaları... gözümü kapadığımda kendimi demir bir köprünün ayaklarına sımsıkı sarılmış görüyorum. nehre düşmek yok. sevgi insana böyle şeyler yaptırmaz diyorum. hem şimdi gidecek ama bir daha hiç gelmeyecek mi sanki. gelecek tabii. söz verdi. ben de yaşamaya devam edeceğim, bildiğim gibi. belki köprülerde daha dikkatli olurum, belki nehirlere çok bakmam, belki kendim için onlarca yapboz alırım, o yokken tek tek birleştiririm hepsini. başka ne var zaten yapılacak. kimseyi yolundan çeviremem ki, kendimi bile. yaşamanın yan etkileri diyip geçerim. sonra zaman derler, zaman her şeyi geçirir. belki zamanla zamanın silgisini sevmeyi bile öğrenirim.
3 yorum:
"Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
'O olmazsa yaşayamam.' demeyeceksin.
Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü."
demiş şair. Ne de güzel demiş ama... Yine de bazen düşünmüyor değilim; zaman zaman acı da verse özlemek de güzel bir şekilde.
doğru demiş şair tabii, yaşarız her türlü. özlemek güzel mi değil mi bilmiyorum. yaşayıp göreceğim sanırım.
onun peşinden koşarken arkamızdan koşanları görebiliyormuyuz acaba...
Kabuğunda yaşamamalı insan...
Yorum Gönder