15 Ekim 2011

Sonbaharı Müzikle Daha Çok Seviyoruz. Gerçi Her Şeyi Müzikle Daha Çok Seviyoruz.

Bir müzik yazısı yazasım geldi. Zaten bu sıralar yapmam gereken şey dışında kalan her şeyi yapmak istiyor canım. O duruma da bi ara "yüksek lisans: allah belamı verdi" başlıklı yazımda değineceğim. Başlığım belli içeriğini de anlamışssınızdır ama ben yine de yazarım kısa ve öz olmayarak. Neyse şöyle ki sonbahar gelince benim müzik ihtiyacım inanılmaz bir artış gösteriyor. Bir de sanki sonbaharda dinlediğim şarkılara daha çok bağlanıyorum, onları terk edemiyorum. Mesela yazın hiç öyle olmuyor. Yazın da çok güzel şeyler dinliyorum ama sapık gibi günlerce haftalarca aynı şarkılara takılıp kalmıyorum. Mevsimin rehaveti müziğe de yansıyor o yüzden bahsetmeye değmez diye düşünüyorum. Ama şimdi öyle mi ya, süper şarkılar dinliyorum ve sadece onları dinliyorum. O sebeple haftanın favori şarkıları etiketinin hakkını veren 4 tane şarkıdan bahsetmek istiyorum müsadenizle.

1- Fleetwood Mac - Dreams

Allahım nasıl güzel bir şarkı bu, manyak gibi hipnotize olmuş gibi dinliyorum. Başka bir iş de yapmıyorum dinlerken , öylece dinliyorum. Stevie Nicks tam bir reyize. Dev bir kedi. Böyle bir ses böyle bir yorum yok. Sadece dreams'i yazıyorum ama bu sırlar Rumours albümünün tamamıyla büyük aşk yaşıyorum.

It's only right that you should play it the way that you feel it
But listen carefully to the sound of your loneliness
Like a heartbeat, drives you mad
In the stillness of remembering
What you had, and what you lost
what you had, and what you lost
kısmına da nasıl bayılıyorum nasıl nasıl bayılıyorum anlatamam.

2- Rush- Tom Sawyer

Rush mükemmel bir grup. Rock 'n roll sevgime Led Zeppelin'den sonra en güzel şekilde karşılık veren birkaç gruptan oldu son zamanlarda. Moving Pictures albümüyle dinlemeye başladım onları hala dinlenecek bir sürü albümleri var ama acelem yok yavaş yavaş keşfediyorum. Belki Rush gibi efsane bir grubu neden şimdi keşfediyorsun diyebilirsiniz ve çok da haklısınız ama geç olması hiç olmamasından iyidir.

3-Nina Simone- Just in Time

Nina Simone dünya üzerinde yaşamış en mükemmel kadınlardan biri. Hali, tavrı, sesi , yeteneği tüm insanlığı kendine aşık ettirecek boyutta. Ben de aşığım tabi ki ona. Bu günlerde ders çalışırken Nina Simone cdlerimi takıyorum fon olsunlar diye ama nedense bir zaman sonra çalışılan ders Nina Simone'a fon olmaya başlıyor. Just in Time'ın yeri ise çok ayrı. Çünkü en sevdiğim filmlerden biri olan Before Sunset'in final sahnesinde çalıyor hepinizin bildiği gibi. Ve o sahne onlarca kez izlediğim halde beni her seferinde ağlatıyor. Nina Simone tek başına değil belki ama o sahneyle birleştiğinde nedense bende inanılmaz etkileyici bir ana dönüşüyor. Müzik film uyumu hayatta en sevdiğim şeylerden biri zaten.

4- Blind Pilot- White Apple
Blind Pilot'un yeni albümü We are the Tide sonbaharımı şenlendirmeye devam ediyor. Çok seviyorum bu adamları özellikle de ağır ağır sakin sakin giden şarkılarını. Bence tüm albümü dinlemelisiniz ama önce White Apple'ı bir dinleyin, sevmeme ihtimalinizin olduğunu düşünmüyorum.


Umarım haftanız ve sonbaharınız güzel geçiyordur. Bende durumlar güzel gibi. Meşguliyet her şeymiş ne kadar şikayet etsem de yapacak bir şeylerim olduğu için mutluyum ve müzik de her zaman yanımda olduğu için kendimi sürekli yalnız hissetmiyorum. Sonbaharı gerçekten müzikle seviyorum gerçi her şeyi müzikle daha çok seviyorum. Şansım da dönüyor sanki bu günlerde, hatta mor ve ötesinin dediği gibi "şansımız artmış."

Hiç yorum yok: