31 Aralık 2011
30 Aralık 2011
What Are You Doing New Years Eve?
28 Aralık 2011
Oyuncak Dünya*
ders çalışmam gereken haftalar boyunca hep kitap okudum. bu arada 2 kitap bitirdim birine devam ediyorum, sanırım yüksek lisansın bana en büyük katkısı daha çok roman okumamı sağlaması oldu. en son john fante'nin toza sor'unu okudum, bitti. gerçekten beni çok etkiledi, en sevdiğim kitaplar listeme de ekledim. üzerine uzun uzun yazmak gerek tabi ama şöyle söyleyeyim kısaca; ambivalansı yazmış fante. okuyucu da okurken aynı şeyi hissediyor zaten. sevip nefret etmek arasında gidip geldim bazen aynı anda severken bi yandan nefret ettim. ne hissettiğimi bilemedim ve bariz bir şekilde rahatsız oldum. bir kitap okuyucuyu rahatsız etmeyi başarabiliyorsa bir de kitabı okurken ve bitirdikten sonra sürekli üzerine düşünme isteği yaratıyorsa o zaman ben o kitabı çok seviyorum.
Hiç bıkmadığım mutlu şarkı
mutlu şarkıları seviyorum ama bir süre sonra onlardan mutlaka sıkılıyorum. genelde mutlu şarkılar benim için bir süre boyunca sürekli ama sürekli dinlediğim sonra da çok fazla dinlemekten sıkıldığım için tekrar dinleyemediğim şarkılar oluyorlar. bunun tek istisnası da flowers in the window. 10 yıldır bu şarkıyı dinlemekten hiç sıkılmadım. bir kere bile shuffleda çıktığında ee geçeyim ben bunu demedim. her dinlediğimde de gerçekten 4 dakikalığına çok mutlu, çok huzurlu hissettim. sadece travis konserinde bu şarkıyı dinlerken gözlerim azıcık doldu o da mutluluktan, sahnenin önüne gelip şarkıyı hep beraber söylemelerindeki şirinlikten. konserden sonra da artık flowers in the window'u ne zaman dinlesem o görüntü gelip beni ziyaret ettiğinden sırıtmamı engelleyemiyorum, mutluluğumu içimde tutamaz oldum. gidip bu güzel insanların yanaklarını mıncırmak istiyorum.
bir de ben bu şarkının içinde yaşamak istiyorum. bunca zaman sıkılmadıysam bundan sonra da sıkılmam. ne mutlu, ne korunaklı bir dünya olur bana flowers in the window. neden böyle imkanlarımız yok ki, bir şarkının içinde yaşamanın mümkün olacağı günlerin özlemindeyim.
there is no reason to feel bad
but there are many seasons to feel glad, sad, mad
26 Aralık 2011
Acayip hayvanlara benziyirsen!
bu şarkı da benden neye benzediğini merak edip duranlara, laf atmayı seven, bir kız görünce şarkı söylemeye başlayan ve en önemlisi yoldan geçen kadınlara korna çalmaya bayılan erkeklere gelsin hahahha
klorak satanlara benzeyirsen kısmında gülmekten nefessiz kalıyorum. çok güzel şarkı.
Köpek
20 Aralık 2011
Yeni Yılda Tey Tey
1-Eylül ayında lisansta yapamadığımı yapıp erasmusa gitmek istiyorum. Özellikle İngiltere'ye gidebilme şansım olduğunu öğrendiğimden beri en çok istediğim şey bu. Beni ders çalışmaya motive eden en önemli etken bu. Cardiff'e gideyim ben bence, sevgili yeni yıl tanrıları bunu gerçekleştirirseniz efsane olursunuz nazarımda. Gitmeliyim yani bence, sonra gitmişken 10 gün Londra'da kalmalıyım, iskoçya'ya gitmeliyim hatta türkiye'ye dönmeden önce de portekiz'de erasmus yapacak arkadaşımla buluşup Portekiz'i de görmeliyim. Bunlar kesinlikle olmalı. Gerçi bu hayallerin bir kısmı 2013'e sarkıyor ama eylül'de ilk adımı gerçekleşsin diğerlerini de bir sonraki yıl için dileriz artık.
2-Yanlarındayken kendimi kötü hissettiğim insanlardan mümkün oldukça uzak durmak istiyorum. Yeni yılda değersiz hissetmek istemiyorum ve kendimi sabote eden davranışlarımdan tamamen kurtulmak istiyorum. Beni üzen insanlara "sen beni üzdün" diyebilecek bir insana evrilmek istiyorum. Çok zor bir şey bu ama olmayacak bir şey değil.
3-Çok ders çalışmama gerek kalmadan derslerden rahatça geçeyim ve ÖSYM'nin yapacağı her türlü yavan sınavdan yüksek puan alayım da önümüzdeki 2-3 yıl rahat edeyim. Yeter lan sınav sınav sınav bu da bünye neticede.
4-Yeni yılda daha çok kahve içip daha çok yemek yemek istiyorum. Başka türlü zaten yaşamanın ne anlamı var. Bir de daha çok bitter çikolata yemeye karar verdim, mutluluk sebebi bitter çikolata.
5-İnsanlar hakkında kesinlikle dedikodu yapmamaya da karar verdim zira kimin hakkında konuşsam sağda solda bi yerde bitiyorlar, gereksiz yere strese giriyorum. Paranoyak olup çıkacağım sonunda o hiç iyi olmayacak.
6-Benim maddeler istekten çok resolution tarzı oldu ama neyse artık idare edin çünkü gerçekten çok bi isteğim yok.
7-Bir de yeni yılda daha çok kitap okumak ve daha çok film izlemek istiyorum. Belki de izlediğim dizi sayısnı azaltıp yerine yıllardır izlenecek filmler listemde duran filmleri izlemeliyim.
8-Hayatımda heyecanlı bir şeyler olsun. Ne olduklarını bilmiyorum ama şöyle arada sırada vay be diyeceğim hadiseler yaşasam pek güzel olabilir. Herhangi bir şey de kazansam güzel olur. Şöyle havadan para yağsa mesela sevmediğim hiçbir işte çalışmak zorunda kalmasam.
9-Böyle yani daha da çıkmıyor.Üzüntüsüz bir yıl olsun en önemlisi kimse ölmesin herkes sağlıklı olsun. Herkes sevdikleriyle birlikte olsun. Zaten gerisi bir şekilde gelir herhalde.
18 Aralık 2011
16 Aralık 2011
Tren
12 Aralık 2011
"too much change is not a good thing. ask the climate."*
6 Aralık 2011
"buradan dışarı çıkmanın bir yolu olmalı" dedi soytarı hırsıza.
1 Aralık 2011
Veciz Sözler
21 Kasım 2011
Müdahale Edilemeyen Hayat Akışı
Ben evde oturmuş ödevimi yaparken, doğal olarak ödev dışında kalan ne varsa onları düşünüyorum. Normalde hiç aklıma gelmeyen şeyler bile aklımda şu an. Yemek istediğim yemekleri ve tatlıları düşünüyorum mesela, şimdi azıcık tiramisu azıcık sebzeli makarna olsa az derecede mutlu olabilirdim. Yani ne sandınız azıcık yemekle çok büyük mutlu olacağımı mı? Mutluluk ne ki zaten, ancak az biraz doyarım işte, olacağı o. Bugün, sonunda başardım; kendime paralel bir gerçeklik yarattım ve ilk defa bu kadar inanarak orada yaşamaya başladım. Sanırım bir on dakikalığına hayal olduğunu cidden fark etmemişim. Kızılaydan yürümüşüm teee okula varmışım, nereye geldiğimden haberim bile yok. Ya alternatif gerçekliğime göçtüm gittim ya da sonunda çok başka bir hayali gerçekleştirip yürürken uyuyakaldım. İkisi de güzel nasılsa, sorgulamayacağım o yüzden. Kış geldiği için böyle oluyor. Mutlu muyum değil miyim diye düşünmeyi bırakıp hatta elimdeki gerçekliğin saf doğasını da terk edip başka bir yerde, başka insanlarla yaşamaya başlamak ancak kışın mümkün olabilecek bir şey. Bazen hiç tanışmadığım insanları öyle çok özlüyorum ki bu duruma kendim bile şaşırıyorum. Gözlerimi kocaman açıp tüm gerekli mimikleri yaparak şaşırıyorum hem de. Sadece uzakta oldukları için ya da bambaşka insanlarla arkadaş oldukları için sinirlendiğim kimseler var. Öyle saçma ki bu, sanki bir insana sizin hayatınıza denk gelmediği için kızabilirmişsiniz gibi. Nasıl kızabilirsiniz, denk gelmemiş işte. Başka hayatlarmış yaşadığımız, farklı düzlemlerde varoluyormuşuz. İstatistik dersinde hocanın anlattığı üç boyutlu düzlemlerde kesişmeyen doğrular, birbirlerini etkilemeyen bağımsız değişkenler gibi. Gerçi hocanın anlattıklarını anladığımı söyleyemem, hatta hiç anlamadım. Neden burada anlamadığım yerden metaforlar kullanmaya çalışıyorum onu bile bilmiyorum. Denk gelememenin siniri yaptırıyor hep bunları bana. İstatistiğe de çok sinirliyim. Ama hoca “hiper uzaylar” demişti, o çok ilginç gelmişti mesela bana. Sadece kelimelerle ilgilendim her zaman olduğu gibi. Ben zaten önünde sonunda hep kelimelerle ilgilenirken buluyorum kendimi. Şu sıralar bir hikaye yazıyorum, sonu yok mesela. Zamanla, her şeyin olduğu gibi onun da bir sonu olur elbet. Denk getiremediğimiz hayatları yazarak da başka bir gerçeklik yaratıyoruz neticede. Sahi bu denk getirememe mevzusu ne kötü değil mi? Orada birileri var biliyorsun ama onların hayat akışına müdahale edemiyorsun. Bensiz yaşamaları onlar için büyük bir kayıp değil gerçi ama sanki bir yerde denk gelsek benim saf gerçekliğim daha güzel bir yer olacak.
Neyse, ben ödevimi yapmaya devam ederken siz şu mükemmel şarkıyı başka bir şey düşünmeden dinleyin. En azından aramızda birileri kafası karışmadan bir şeyler yapsın. Denk gelemediğiniz insanları düşünmeyin mesela. Ne yararı var. Bu gerçeklikte hiçbir yararı yok, yarattığınız dünyanıza monte edebilirsiniz tabi onları. Onların evi de orası.
16 Kasım 2011
my fading voice sings of love, but she cries to the clicking of time
10 Kasım 2011
"Zaten biz insanların saf gerçekle pek işi olmaz" *
6 Kasım 2011
Hep Yalnızlık Yavrum,
17 Ekim 2011
Kayıp
15 Ekim 2011
Sonbaharı Müzikle Daha Çok Seviyoruz. Gerçi Her Şeyi Müzikle Daha Çok Seviyoruz.
Like a heartbeat, drives you mad
In the stillness of remembering
What you had, and what you lost
what you had, and what you lost
2 Ekim 2011
Yere Düşen Para
25 Eylül 2011
Ölüm ve şeyler.
10 Eylül 2011
23
29 Ağustos 2011
Reel Around the Fountain
28 Ağustos 2011
26 Ağustos 2011
Kaçınılmazdan Kaçmak
21 Ağustos 2011
And at once I knew I was not magnificent
13 Ağustos 2011
Filmler, Filmler.
10 Ağustos 2011
Ne Güzel Dizimizsin Sen; Freaks and Geeks.
9 Ağustos 2011
8 Ağustos 2011
And given my life long search for irony, you can imagine how happy I am.
4 Ağustos 2011
Yaşatmak
29 Temmuz 2011
Hoşçakal demiyorum, tekrar görüşelim.
26 Temmuz 2011
Adalet
19 Temmuz 2011
I Can't Make You Love Me
18 Temmuz 2011
Aydınlanma
Sanırım ben bu yıl büyüdüm hatta 1 yılda 3 yaş bile büyümüş olabilirim. Her zaman tercihlere inanan biri olarak hayatımı mahvetmeme tercihimi kullanmak istiyorum artık. İçimde başka bir şeyler olabilme ve yapabilme potansiyelini de görüyorum sonunda. Çok şükür. Mükemmel aydınlanma diye buna diyorlar herhalde.
17 Temmuz 2011
Rock & Roll and Radio
Before the sorrow?
Are you closer for the tears, or has the weight of all the years
Left you hollow?
3 Temmuz 2011
"Yazık ya" dediğim kadın karakter.
30 Haziran 2011
"They say everyman goes blind in his heart" **
21 Haziran 2011
Birçok derdim var Psikolog Hanım, sizi bulmuşken anlatayım.
9 Haziran 2011
Honey Come Home
3 Haziran 2011
Tuvalet
26 Mayıs 2011
Çaresiz Şarkılar, Geceler, Bon Iver ve Şeftali
22 Mayıs 2011
Görünmez
denizin ortasındaki koltukta otururken, rüzgar bittiğinde bu şarkı çalmaya başlıyor nedendir bilinmez, hayallere söz geçirmek ne mümkün ama bu şarkı çok kötü. çok fena kötü.