Bugün Dost'ta bir çocukla karşılaştım, kulaklıklarla konuştuğumu ve Jeff Buckley cdlerini ön rafa koyduğumu gördü. O artık beni tanıyor bense ona aşık oldum. İnsanlar hayatları boyunca bir yabancının gelip her şeyi değiştirmesini umarlar ya keşke benim yabancım o olsaydı. Her şey filmlerdeki gibi değişseydi, bambaşka yolculuklar yapıp başka başka şeyler keşfetseydik kendimizle ilgili. Fonda indie şarkılar çalsaydı.
Sahi insanlar bir yabancının her şeyi değiştirmesini, sıkıcı hayatlarına bir anlam ve amaç katmasını beklerlerken neden hiçkimse yabancılarla konuşmaya istekli olmaz, neden onlardan öcü gibi korkup kaçarlar. Neden böyle yani. Madem bayılıyoruz o filmlere madem inanıyoruz yolda yürürken ya da bir kafede otururken hayatımızı değiştirecek kişinin üç adım ötede olduğuna o zaman niye herkesten nefret ediyormuş gibi bir havamız var. Ben neden konuşmuyorum, çekindiğim nedir. Şu içine edilmiş hayatımda daha kötü ne olabilir, bir insanla konuşmak beni daha fazla üzebilir mi? Bazen mantık çok çirkin bir şey.
bir de şu var ki işte ben de bunu diyorum:
"bir gün bir parkta otururken, biliyorum
bir el yağmurla dokunacak omuzuma
bir çift göz, bir davet, bir kalp
çoluğu çocuğu terk edeceğim... "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder