İnsanların bana sürekli yol sormalarına alıştım. Oldukça olağan bir durum haline geldi hatta. Herhangi bir sokakta ben dahil 3 tane insan var diyelim yol sormak isteyen kişi o iki insanı es geçip bana yol sorar, bu hep böyledir. Yabancısı olduğum yerlerde bile inatla beni bulurlar. İşin garip tarafı ise dünya üzerinde yön duygusu en zayıf insanlardan biri olmam. Kendi yolumu kaybolarak, uzatarak bir şekilde bulurum ancak bir insana doğru yol tarif edebilmem imkansıza yakındır. Benim tarif ettiğim yolda ya kaybolurlar ya gereğinden fazla yürümek zorunda kalırlar, sonra küfürleriyle kulaklarımı çınlatırlar. Fakat inatla benden tarif isterler. Bir arkadaşım "her yol sorandan 1 lira alsaydın şimdiye zengindin" şeklinde bir açıklma bile yapmıştı ki gerçekten bundan sonrası için değerlendirmeyi düşündüğüm bir fikir bu zira işsizim, girişimci ruhum(!) sayesinde kısa yoldan para kazanmanın peşindeyim. Her neyse ben bu duruma alışmışken geçenlerde olay bambaşka bir boyuta taşındı. İki farklı insanla çok garip iki deneyim yaşadım. İnsanlar artık bende sadece yol bilen değil HBB (her boku bilen) insan tipi görmeye de başladılar. Ya da insanların soru sormaya çekinmelerini engelleyen bir takım özelliklere sahibim. Yüzümde bir ifade var bence benim ve insanlar soru sormaya çekinmiyor. Kimseyi tersleyecek bir tip yok bende herhalde. Neden bu da olabilir. Neyse gelelim olaylara;
İlk garip insanımız bir teyze. Kızılayda yürürken önce sıradan bir yol sorma olayı yaşıyorum zannederek pek sallamadım kendisini, üçler dersanesi sordu tarif ettim -en azından onun yerini gerçekten biliyordum.- Sonra kadın bana dersanenin eğitimini,mehmet tunçla ikisi arasında kaldıkalrını ve hangisinin daha iyi olduğunu falan sordu oğlunun fenci olduğunu, işte bu öss işlerinin pek zorladığını anlattı. Çok şükür hepsine verecek bir cevabım vardı. O noktada teyzeyi büyülediğimi hissettim. Hem yolu tarif et hem dersanenin içini dışını anlat, Mehmet Tunç'un garip bir adam olduğu bilgisini bile paylaş. Sonra kendimden emin gönderin teyzecim oğlunuzu dedim -ben kim oluyorsam, bana neyse-. Teyze de teşekkür ederek yoluna koyuldu. Anlayamadığım şey bir insanın böyle soruları herhangi birine hiç çekinmeden sorabilmesi. Hadi bir insana yol sormak bi derece anlaşılır ama yoldan geçen adamı dersanenin iç işleri hakkında soru yağmuruna tutmak nedir. Bu teyze gene şanslıydı ki benim gibi bir HBB ile karşılaştı. İşte benim şüphelendiğim de insanların yüzüme bakarak bende bunu görebiliyor olmaları. Ya da o melül ifade, bakışlarım sorunlu benim. evet kesin öyle.
İkinci garip insanımız ise bir amca. Amca biraz fazla olabilir belki amcadan daha genç görünüyordu ama ben kendisini amca kategorisine yerleştirdim. Bilkent durağında oturmuş müzik dinliyorum. Kulaklıklar falan var yani, zaten insanların kulaklığı olmayan insanlara bir şey sormak yerine müzik dinleyen insanları rahatsız edip o kulaklığı çıkartmak zorunda bırakarak soru sormalarına da hiç anlam verememişimdir. Yukarıda anlattığım gibi herhangi bir yerde kulaklığı olmayan 4-5 insan olsun ve ben kulaklığımla olayım gene bana soruyorlar. Neyse bu amca durdu ve diyalog şu şekilde gelişti
-Pardon bir şey sorabilir miyim?
-Kulaklığı çıkararak; tabi.
-Şimdi ben lise mezunuyum, turizm acentelerinde çalışmak istiyorum, ne yapmam lazım biliyor musunuz?
- Boş bakışlar--- bilmiyorum.
- Buralarda bildiğiniz acenta var mı?
-Yok.
-Yani işte ben lise mezunuyum turizm işinde çalışmak istiyorum.
-Sessizlik.
-Turizm bakanlığı balgattaydı değil mi, biliyor musunuz?
-Gerçekten bilmiyorum.
-Peki siz hangi bölümde okuyorsunuz?
- Ne alaka bakışları- okumuyorum mezunum ben.
-Ama hangi bölüm.
- te allaım ya bi git bakışları. psikoloji, hı hı.
-Ne güzel, iyi günler size.
Evet bu amca da beni bilirkişi sanan insanlardan biriydi, lise mezunlarının turizm acentasında çalışmak için ne yapmaları gerektiğini bildiğimi düşünmesi oldukça ilginçti. Hayatım boyunca dışarda tanımadığım biriyle yaptığım en garip konuşma bu olabilir. Amca bana lise mezunuyum dediği anda zaten bi vücudum attı, ne alaka ya bakışlarımı 50 metre öteden görebilirdiniz. İşte benim hayatıma anlatılacak bir olay kattıkları için bu teyze ve amcaya teşekkürlerimi iletiyorum. Gariplikleriyle bir blog postu haline gelmeyi bile başardılar. Bu da böyle bir anımdı şeklinde anlatacağım anılar kazandırdılar bana.
Ben de hayatıma hergün sorulan yolları, mekanları, çeşitli konulardaki genel geçer bilgileri cevaplayamayarak devam etmeyi planlıyorum. Ya da yol sorandan 1 lira, çeşitli konularda bilgilenmek isteyenlereden 2 lira, hayatın anlamı gibi derin konular hakkında sorular soranlardan ise 3 lira alarak, zamanla bunu tam zamanlı bir iş haline getirip herkesin gıpta ile baktığı bir başarı hikayesine dönüşerek pek mühim bir insan olmayı hayal ediyorum. Mottom da "her sorunun bir cevabı vardır doğruluğu hakkında garanti vermem mümkün değildir, yersen. " olacak. Hadi bakalım
5 yorum:
Cevaplar Kitabı denen zımbırtının satış oranlarına bakarsak bence basbayağı bir başarı hikayesine dönüşebilirsin. Politik cevaplar ver yeter, hıhıı deme, kafa sallama emme basma tulumba gibi :)
evet ya o cevaplar kitabı olayı vardı bi de :) ben onu bile geçerim çünkü insani etkileşim faktörü var benim sistemde. :)
hayatımıza beğenilme arzumuz mu yön verir?
bilmiyorum herkesin hayatı kendine tüm insanları içeren bi cevap veremem buna. bu soruyu siz kendinize sorun üzerine düşünün. benimkine beğenilme arzum yön vermiyor zira tüm hayatıma tek bir arzu yön verseydi gerçekten çok yavan bi hayatım olurdu.
Yorum Gönder