Bugün kendi hayatımdan çok sıkıldım, ders çalışmayı ve yapmam gereken diğer şeyleri bıraktım. Kendimden sıkıldığımda hep yaptığım şeyi yapıp kitaplara sarıldım çünkü bir süreliğine de olsa başka bir hayatın içine girmek, okumak, okumak ve okumak iyi geliyor bana. Ancak bu şekilde geçirebiliyorum zamanı yoksa kafamı duvarlara vurmam an meselesi haline gelebiliyor. Murathan Mungan'ı ne çok sevdiğim üzeirne sayfalarca yazsam gene de içim rahat etmez, yetiremem. Onun kitaplarında beni çok başka etkileyen hikayeler, hayatlar var, dilinde hiçbir zaman erişemeyeceğim mükemmelik ve duruluk var. Akıp gidiyor zaman ve sayfalar. İşte o hayatlardan biri kendi sıkıcı ve anlamsız hayatımken onun anlattığı hikayelerin birindeki anlamsız hayata sahip başka bir karakterin ağzından çıkan sözleri buraya yazmak istedim.
"Güzellik, başlı başına bir faşizmdi; dünyanın en adaletsiz dağıtılan şeylerinden biriydi. Bedenler arasına çekilen sosyal tel örgüler ve bunların birbirine haram edilmesinin çeşitleri üzerine düşünüyordum uzun uzun... Cinsiyet, milliyet, din ayrımından, güzel ya da çirkin olmaya, genç ya da yaşlı olmaya, sağlam ya da engelli olmaya varan birçok olasılıkla yeniden basküle çıkarıp tartıyordum insan gövdelerini zihnimin haritasında. Herkesçe görünür gövdelerin neredeyse sahiplerinden bağımsız görünmez hikayelerle dolu bir dünyası vardı. Onları her an her yerde görürdük, bakın bir kambur, bir obez, bir topal, bir hüsna, bir yaşlı, bir cüce; bedenlerin dünyası başlı başına zalim bir imparatorluktu. Bu imparatorluğun onca farklı çeşitten oluşan tebasına karşın, içlerinde yalnızca birkaç biçimine yaşam hakkı tanınıyordu."
Ben de düşünürüm ve içim acır bu konu üzerine, insanların bedenlere her şeymiş gibi davranmalarından ve o bedenlerin içinde olan bitenle ilgi kimsenin en ufak bir anlama çabasının olmamasından sıtkım sıyrılır. Etiketlerden, gruplamalardan, dışlamalardan. Üstelik kimse içine hapsolduğu bedeni seçmezken nasıl oluyor da insanlar bu kadar beden faşisti olabiliyorlar. Neden böyle oluyor, neden bazı kriterlein dışında kalan herkese kendilerinden nefret etmeleri gerektiği aşılanıyor, neden insanlar zalimce bedenlerinin kölesi olmaya zorlanıyor. Bilmiyorum, anlayamıyorum zaten. Hergün gördüğüm duyduğum onca şey beni hayattan biraz daha soğutuyor. Kendi hayatımdan sıkıldığım gibi dışarıda olan biten her şeyden de sıkılıyorum. İnsanlar arasında yaşamak istemiyorum bazen.
2 yorum:
kimsin sen? niya bana bukadar benziyorsun ya da ben sana?mungana dair veya hayata dair bir kaç kelam etsem bunlar olurdu yazdıklarım..
belki de hepimiz birbirimize düşündüğümüzden daha fazla benziyoruzdur :) ben de öylesine bir insanım ama belli ki bazı şeylerde seninle uyuşan bir insanım :)
Yorum Gönder