21 Kasım 2009

Yok Bir Şahıs

Fena Halde Leman kitabından, aşkın ne olduğu ve ne olmadığı-olamayacağı hakkında. Çok aydınlatıcı buluyorum bu paragrafı tekrar tekrar okuyorum, zihnimin bir köşesinde yeri sabitlesin diye.

"… hayatta kimse kimseyi anlayamaz, kimse kimsenin yerini tutamaz; aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı; iki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, sukut-u hayaller eksik olmaz! sen dediğime kulak ver, kendimizden başkasını sevemiyoruz; sevdiğimiz, şahsiyetimizin dışlaştırılmış, bir başkasının üzerinde somutlaştırılmış hayali; o başkası da kendisini üçüncü bir şahıs üzerinde dışlaştırır, somutlaştırır: arada ahenk kurulamaz, nasıl kurulsun, sevdiğimizle sandığımız farklı! muvaffak bir çift, yalnızlığa tahammülü yüksek iki insan manasını taşır: çift demek, yan yana iki yalnızlık demek, beraber bile olamamış, kesişmesi bile zor! onun için böyle bir hayatı, içine girip kurbanı olmadan yasayacaksın, yani uzaktan. uzaktan, soyut, hemen hemen yok bir şahsı sevmekten güzelini tasavvur edemiyorum. yakında olmayan sevgili tahayyülde yaşatılır, hayalde yaşatmak az evvel açıkladığım kaideye uygun olarak, onu kendine benzetmektir; yanında bulunmayacağından, o buna ne itiraz edebilir, ne müdahale: sevdiğini, hayalinde değiştirdikçe, kendine benzettikçe daha çok seversin, böylece denge korunmuş olur. sevmek! sevmek esasında alıp başını gitmektir, sevgiliden uzaklaşan mutlak aşka yaklaşır, sevdiğini gönlünde kendi bildiğince yeniden yaratarak..."

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Enteresan bir olay, şu ki:

Bir hikaye vardı önceden duyduğum, senin bir yazın sonrası blogda paylaşmışım, şimdi bu yazını okudum ve gene o hikayeyi hatırladım.

Aşka getirilen bu bakış açısına en çok katılanlardan biri de sensin sanırım.

Neyse konuyu bir incele, hikaye paragraftakiyle aynı şeyden bahsediyor:
http://configurationengineer.blogspot.com/2009/10/sevgi-uzerine.html

gokciii dedi ki...

ben izlemiştim bunu senin blogunda. evet bu fikir bana cazip geliyor şimdilik ama fikir denilen şey değiştirilebilir :)

Adsız dedi ki...

Tabii tecrübeler fikirlerin oluşumunda en önemli etken oluyorlar. Tecrübesizlik başkalarının fikirlerini daha kolay benimsettiriyor bizlere.

Ama gene de, ya tecrübe edenler çok romantik yaklaşıyor, ya da romantik yaklaşmayanlar tecrübe etmemişcesine hançer vuruyor tozpembe betimlemelere.

Karışık :)